
2011 Fukushima felaketi , sadece Japonya’da değil, tüm dünyada gıda ve su kaynaklarında büyük oranda radyasyon kirlenmesine neden oldu . İnsanların sağlıklarına yönelik bu tehditler nasıl tanımlanır ve aileleri korumak için en uygun araçlar nelerdir?
Kuzey Amerika Pasifik kıyısı boyunca ticari açıdan önemli balıklarda sezyum ve stronsiyum radyonüklidlerin artan seviyeleri ortaya çıkmıştır. Ayrıca, mavi yüzgeçli orkinos, somon ve diğer etkilenen balıklarda kanserli tümörler görülmüştür.
Bu türler, Japon suları da dahil olmak üzere, dünyanın okyanuslarında göç eder. Fukushima nükleer felaket bölgesine yakın kirlenmiş sularda balıkların göç esnasında geçtiği ve radyonükleotid kalıntıların bu yüzden arttığı düşünülmektedir.
Ancak radyasyona maruz kalma, radyasyonlu bu balıkları tüketmekten kaynaklı değil! Çünkü gıda ürünlerinin bir çoğu ra fömrünü uzatmak için ışınlanarak sterilize edilir. Peki bu tehlikeli midir?
Birçok gıda ürünü toksik nükleer atık madde ile ışınlanır
Gıda ışınlaması (iyonize radyasyonun gıdaya uygulanması), güvenliği artıran ve mikroorganizmaları ve diğer zararlıları azaltan veya ortadan kaldıran doğal olarak da gıdaların raf ömrünü uzatan bir teknolojidir.
Birçok gıda tüketicilere satılmadan önce iyonlaştırıcı radyasyona maruz bırakılır. Etkilenen hayvan kaynaklı yiyecekler arasında sığır eti, kabuklu deniz ürünleri, yumuşakça deniz ürünleri,kümes hayvanları ve kabuklu yumurtalar bulunur. Hatta bitki bazlı yiyecekler meyveler, sebzeler, baharatlar ve filizlenen tohumlar da ışınlama ile sterilize edilebilmektedir.
Ürünler farklı tür radyasyonlarla müdahale edilir. En yaygın ışınlama yöntemlerinden bazıları elektron ışınları, gama ışınları, X ışınları ve sezyum-137’yi içerir.
Sezyum-137 olağanüstü derecede radyoaktif ve kararsız bir radyonükleotiddir. Nükleer işlemlerle ilgili atık bir ürün, Fukuşima’da devam eden radyoaktif kirlenmenin başlıca suçlularından biri.
FDA gibi bir çok ülkenin konu ile alakalı merci, ışınlanmış gıdaların insan tüketimi için güvenli olduğunu iddia ediyor . Bununla birlikte, radyasyon maruziyet seviyelerinin güvenli veya güvensiz olarak değerlendirilebileceğini henüz net olarak belirlenmiş değil. Yakında ülkemiz bu konuda bir kaç adım önde geçecek gibi görünüyor!
Fukushima felaketini araştıran İyonize Radyasyonların Biyolojik Etkileri (BEIR) III komitesi başkanı Edward P. Radford, “Güvenli bir radyasyon dozu yok” uyarısında bulunmaktadır.
Gıda ve su kaynaklarından kaynaklanan radyasyona karşı güvenlik önlemleri alınmalı.
Işınlanmış gıda ve radyoaktif kirletici maddelerin prevalansı göz önüne alındığında , radyasyona maruz kalmak kaçınılmazdır. Bununla birlikte, vücut üzerindeki zararlı etkilerini azaltmak mümkündür.
İlk önce iyot takviyesi almaya başlayın . Vücuttaki yüksek konsantrasyondaki temiz iyot, radyoaktif maddenin tiroid içindeki hormon reseptörlerine bağlanmasını önler. Potasyum iyodürde aynı işi görmektedir.
Daha sonra, C vitamini alımını artırın . Serbest radikalleri temizleyen güçlü bir antioksidan olan C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücuttaki radyoaktif kirleticileri yok etmeye yardımcı olur. Her gün büyük dozlarda almak da güvenlidir.
KJlorella (tatlı su yosunu) , radyasyona maruz kalmayı da minimize edebilir. Radyasyona karşı korumanın yanı sıra, yeşil algler ayrıca ağır metalleri ve toksinleri bağlayarak vücuttan atılmalarını sağlar.
Radyasyon savar olarak görev yapan diğer doğal takviyeler: Kurkumin, resveratrol, selenyum ve çinko gibi minerallerdir.
İçme suyunun güvenliğini sağlamak için evde su filtreleme cihazları kurabilir, ters ozmoz üniteleri veya yerçekimi filtrasyon sistemleri kullanabilirsiniz. Su filtresinin kalitesine dikkat etmeyi ve sıklıkla değiştirmeyi ihmal etmemelisiniz.
Kaynak
Food.News
NaturalHealth365.com
SWFSC.NOAA.gov